top of page

“İki evlendim, hayatımın pişmanlığını yaşadım. Bir de erkek çocuklarımı okuttum, kızlarımı okutmadım, hayatımın pişmanlığını yaşadım dedi babam son zamanlarında. Ama son pişmanlık bişey getirmiyor.”

“Ben evlendim, üç tane kızım oldu. Çok baskı yaptılar gayınvalidemgil falan. Bir tane daha olsun, üçten döner dediler.” 

“Eşim hep hayatımı çok zorlaştırdı. Her şeye çok kızar, bağırır. İlk zamanlar ben derdim ki acaba bu benden korksun da bunu alıştırayım diye mi yapıyor.” 

“Para vermezdi mesela. Küs olduğumuz zaman, konuşmadığımız zaman...Çocuklarım vardı, yine de para bırakmadan giderdi.”

“Biz artık sürekli kızlarla güçbirliği olmuştuk. Kızım şunu şöyle yapın baban kızar, bunu böyle yapın, baban gelmeden çabuk gelin...”

“Aman derdim şu gelmeden kömürü taşıyayım ben, 1 ton kömürü tek başıma taşırdım...Onlan taşımim ki sinirlenmesin diye. İş yaparken daha da gergin olurdu.” 

“Hayatımın en beni geliştirdiği, dönüştürdüğü yer, zaman, alan siyasete katıldıktan sonra oldu. Daha hızlı bilinçlendim, kendimi farkında vardım, çok güzel dostluklar edindim.”

“Ben bir ev kadınıyım, ilkokul mezunuyum. Siyaseti herkes yapabilir...hayali bir şey söylemiyorum ki, gerçekten hayatın içinden geliyoruz biz.” 

“Eşin sosyalist de olsa, ne olursa olsa, sosyalistler güya ama bi yere kadar. Eve girene kadar ha, evin eşiğine girene kadar.” 

“Eskiden kadınlar bu kadar temizliğe, gündeliğe gitmiyolardı. Şimdi bütün kenar semtteki kadınlar gündeliğe, temizliğe gidiyor...şimdi bütün aile çalışıyor.” 

Ses Kaydı

00:00 / 01:04

Deşifre

Fotoğraflar

Görüşme Notu

1961’de Kilis’in bir köyünde doğmuş. Çocukluğunu köyde, üzüm ve zeytincilik işleriyle uğraşarak geçirmiş. Babası iki evli. Çok kalabalık bir evde büyümüş. 18 yaşında evleniyor. 3 çocuğu var. Torunları var. 

 

Geniş ailede dede otorite. Herkes onu dinliyor. Kız çocukları erkek çocuklarından daha kıymetsiz görünüyor. Erkek çocukları okutulurken kız çocukları okutulmuyor. Erkeklerin hepsi meslek sahibi olmuş ama kız çocukları okumamış. Anlatının sahibi, ikinci annenin çocuğu. İki evli olan ailelerde, ilk annenin ve çocuklarının asil gibi olduğunu, ikinci anne ve çocuklarının ise yedek gibi görüldüğünü annlatıyor.

 

5-6 yaşlarında köyde ekmek yapmayı öğreninince ve yeni doğan kardeşlerine bakmaya başlayınca birden çocukluğu bitiyor ve kendi deyişiyle “küçük anne” oluveriyor. Sabah ne kadar erken kalksa da ekmek ve çocuk bakım işlerini yetiştiremiyor ve okula geç kalıyor. Öğretmen de bu yüzden her gün tahtada dövüyor onu. Bundan utandığı için okula gitmek istemiyor...evlendiği gün bile evin ekmeğini o yapmış sabah erkenden kalkıp. 

 

İlkokuldan sonra okula devam etmek için çok çabalıyor, bağda bahçede işleri yavaşlatıyor ama yine de okula göndermiyor babası. Yine de kızkardeşinin okuması için mücadele etmeye devam ediyor ve kızkardeşi onun çabası sayesinde okula gönderiliyor ve memur oluyor sonrasında. Ve daha sonra kızlar okumasının önü açılıyor ve diğerleri de okula gidebiliyor. Kendisi okumasa da kendisinden sonrakiler için çok mutlu. 

 

Evlendikten sonra Antep merkeze taşınıyorlar. 12 Eylül ve öncesi anlatılıyor hikâyede uzun uzun. Evliliğin ilk günleri, zamanları pek çok kadının yaşadığı deneyimle o kadar benzer ki..hem evliliği hem de Antep’i sevememiş. Antep’e sonrasında alışmış gibi ama eşine hala hakkını helal etmiyor ona yaşattıkları için. 

 

Doğumlarında ve sonrasında bakım konusunda hiç zorlanmamış. Çünkü annesinin doğumlarına girip sonrasında da kardeşlerinin bakımını üstlendiği için alışkın olduğunu söylüyor. Çocuk bakımından ziyade eşinin yaşattıkları o yılları zor kılmış, hakkını helal etmediği deneyimler birikmiş özellikle o yıllarda. 

 

Çalışmak için verdiği mücadele yine anlatının önemli noktalarından.. esasında anlatıda değinilen her şey, her deneyim mücadele ile birlikte yaşanıyor. Hani; anlatıda zorluk yaşanmadan geçirilen bir süreç yok gibi. Oldukça güçlü bir kadının, azimli ve özsaygısını herşeye rağmen koruyan bir kadının hikâyesi çalınıyor kulaklarıma. Yaşadığı onca şeyin acısıyla birlikte coşkusunu hep koruyan, umudunu paylaşan emektar bir kadının sesi var hikâyede...Aynı zamanda yaşadığı hayata, özgürlükçü olduğunu söyleyen erkeklere-eşlere her zaman eleştirel bakan, erkek egemen hayatı, sol siyasetteki cinsiyet eşitsizliğini sorgulayan yanı oldukça güçlü. Deneyimlerinden öğrenmekten ve güçlenmekten ısrarla vazgeçmeyen bir kadının sesi aklımda ve yolumda...

  • YouTube
  • Instagram
  • Twitter
  • Facebook
bottom of page